bugün

entry'ler (194)

ok go

bu adamlar evlerinin arka bahçelerinde çektikleri kliplerle popüler kültürün gittiği yerde duruyor bence. eskitoprak hollywood klişelerini, mtv'deki bling bling klipleri, kamera arkasında saatlerle oluşturulmuş mükemmelliği kimse yemiyor artık. eline bir kamera geçiren youtube'da olay yaratabiliyor. erişim araçları artık herkesin elinde. başkalarına ulaşmak için iyi bir fikir yeterli, milyonlar değil.

http://www.youtube.com/watch?v=bav63MWNUKg

(abilerin bahçe de güzelmiş.)

konuyla ilgili bir diğer link için: http://www.milliyet.com.t...06/12/18/yasam/yas06.html

hayata dair iç burkan detaylar

herkesin çok sevdiği, çok sevdiğiniz, gencecik bir arkadaşınızın cenazesinden sonra camiden çıkıp topluca yemeğe gitmek; ve bir süre sonra yemekte kendinizi diğerleriyle beraber vizyona yeni girmiş bir filmden bahsedip gülerken yakalamak.

fırtınam

sıcak şarap gibi, indikçe yakan işledikçe ısıtan şarkı. fırtınalardan bahsetmesine rağmen üstelik. eli buz kestiğinde tuhaf bir sıcaklık hisseder ya insan, öyle.

yaran cep telefonu mesajları

okulda* pink floyd tribute konserine gidilmiştir, babaya mesaj gönderilir:
- babam pink floyd dinliyorum canlı canlı, kulakların çınlasın.
çocuğunun dersleri salıp konser konser gezmesinden endişelidir baba, cevaplar:
- çok güzel. ama we need education, ok?

isim ve meslek uyumu

kaymak hanım. ağdacı.

kendi golgesinden korkan bebek

(bkz: kendi gölgesini kovalayan bebek)
bu modeli güneş altında bırakmayınız, kayboluyorlar.

the fountainhead

karakterleri çok karakterize etmiş olmasıyla kendi kendini fesheden kitap.
bir felsefenin önerisinden çok bir felsefenin bilmem kaç yüz sayfalık güzellemesi olarak kalır akıllarda, okuduktan bir süre sonra dönüp hatırlamaya çalıştığınızda.
kitap boyunca ayn rand öncülük ettiği objektivizm'e övgüsünü objektivizmin karaktere dökülmüş hali olan howard roark üzerinden yapar. howard roark'ın seçimleri çevre koşullarından bağımsız ve hep aynı çizgi üzerindedir. o çizgiden dışarı çıktığı anlarda bile bunu öbür tarafı bozguna uğratarak telafi etmiştir. gerçi kararları çevre koşullarına bir isyan niteliğinde olduğundan bu karakterin etrafındakilerle herhangi bir uzlaşma içine girmesini bekleyemeyiz.
ama şu kalır akıllarda: gerçek hayatta howard roark gibiler kurtulur mu? karakterde en azından bir zaaf göremez miyiz? roark'ın kendine (ve okuyucuya) itiraf ettiği tek zaafı olan romanın kadın karakteri dominique bile onun nihai amacına hizmet eden, onu besleyen bir zaaftır. dominique'le ilişkisi için: (bkz: beni besleyen şey aynı zamanda beni öldürendir)
bu roman romandan öte mesaj kaygılı bir parodi olduğundan roark'ın sonunda her zaman kazanacağını biliriz.
şu aşamada howard roark benim için ancak bir süpermen inandırıcılığındadır. ama belli konularda ilham verir mi, verir. kendi yolunu çizmek konusunda kendini pokemon sanıp camdan atacak kadar cesaretlendirir insanı bu kitap.

radyo dj inin sesine asik olmak

kırık bir aşk hikayesi
her gece 21:00-23:00 arası çıkardı dicey.
hep sevdiğim şarkıları çalardı. aha şimdi bunu çalacak derdim, valla onu da çalardı. ruh ikizim ya da oha falan heralde diye romantik hayallere kapılırdım. ne bileyim winamp'i random'u o zamanlar, gencim güzelim henüz.
bir gün onu arayıp şarkı istemeye karar verdim.
istek şarkım da belliydi, muse'dan "muscle museum". amacım şarkının ilk mısrası olan "she had something to confess to" cümlesine vurgu yapmaktı. çok ince yerden görmüşüm belli ki.
neyse radyocu abi açtı telefonu. "ben muscle'dan museum'u istiyorum," dedim çottadanak. "şey yani masıl müzyum. hani var ya.. neyse anladınız heralde siz."
"çaldık onu," dedi ve çottadanak kapadı telefonu gecelerimin romantik prensi. kurbağaymış meğer hayvan.
kırık bir aşk hikayesi

ayıdan post yunandan dost olmaz

milli maçın * etkisiyle kabaran milli duygularımızın tezahürü olarak sol frame de kendini gösteren başlıklardan biri. alkışlıyoruz.

karaiskakis stadının duvarına yazılacak yazılar

buraya yazan tosun şimdi hizmet dışı.

ali poyrazoglu nun seray sever i taciz etmesi

seray sever'in cinsel taciz merakını * haber alan fortçular odası başkanı yaptığı basın açıklamasında "bu cesur ve yeni deneyimlere açık bağyanı yılbaşı gecesi taksim'e bizimle beraber hoşça vakit geçirmeye çağırıyoruz," şeklinde konuşmuştur.

mcdonald s in turkleri assagilayan reklami

(bkz: cem yılmaz yapınca gülüyordun ama)

djarum black

sigara 101: tiryakiliğe giriş dersinde okutulan sigaradır.
çok içildiğinde bütün güzel şeyler gibi tadını kaybetmeye başlar.
önerimiz güzel muhabbete, güzel sofraya yarenlik için arada sırada tüttürülmesidir.

abdülkadir aksu

"son yirmi yılın kadrolu içişleri bakanı. bürokrasinin alt kademelerinden buraya yükselen abdülkadir aksu, türkiye'de yer yerinden oynasa bile ön plana çıkmamasıyla tanınıyor, devletin çeşitli kanatları arasında denge unsuru gibi bir işlev de görüyor.
(...)
abdülkadir aksu'nun yıldızı 12 eylül'le beraber iyice parlıyor: evvela rize valisi ve aynı zamanda belediye başkanı, 1984'te gaziantep valisi. 1985'te yılın bürokratı seçiliyor. (...) aksu, 1989'da ilk içişleri bakanlığı dönemine başlıyor. 1991'e kadar koltukta kalıyor. 1995'te yeniden anap milletvekili, bir süre sonra gap'tan sorumlu devlet bakanı, anap irtifa kaybetmeye başlayınca refah partisi'ne giren ve genel başkan yardımcılığına getirilen aksu, daha sonra fazilet partisi'ne , nihayet akp'ye geçiyor. bu sefer istanbul milletvekili olarak, gül ve erdoğan hükümetlerinin içişleri bakanı.
ulusalcılar onun bakanlık dönemlerinde pkk faaliyetinin yükseldiğini, pkk'ya yardım eden işadamlarına yönelik polis takibinin sonlandırıldığını, emniyet teşkilatındaki fethullahçı kadrolaşmanın onun döneminde başlayıp sürdüğünü iddia ediyor. en azından hizbullah terörünün onun döneminde arttığı biliniyor. "bölgede eli tespihlilerin sayısını arttırırsak pkk meselesini çözeriz," diyen de kendisi. 1989'da cizre'nin yeşilyurt köyünün sakinlerine dışkı yedirilmesi üzerine sorulan bir soruya, "olacak o kadar!" diye cevap vermesi de hatırlarda...
nakşibendi tarikatının iskenderpaşa dergahına bağlı olduğu söylenen aksu'nun bakanlık dönemlerinde siyasi şiddetin artışı ise tartışma götürmüyor, suikastler, aydınlanmamış cinayetler ortada: prof dr. muammer aksoy, hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni çetin emeç, yazar turan dursun, eski mit müsteşar yardımcısı hiram abbas, prof dr. bahriye üçok, meclis lojmanı cinayetinin kurbanı mustafa güngör, necip hablemitoğlu, 1991'de mit mensuplarına ve askerlere yönelik yedi suikast, ayrıca sinagog, ingiliz konsolosluğu ve hsbc bombalı saldırıları, trabzon'da rahip andrea santoro, danıştay saldırısı ve nihayet hrant dink... failler bulunamıyor, cinayetler aydınlanmıyor ama abdülkadir aksu'nun makamına da dokunulmuyor...
(...) "
express, sayı 69

gösterelim anam

---spoiler---
aynı replik aynı şekilde az sonra müjde ar'ın peşinden giden belalısı "iyilerin can düşmanı" kaya'ya da sarfedilecektir.
---spoiler---

rasko

doymuş yağ oranı düşük, doymamış yağ oranı yüksek bir beslenme stilini benimsemesi gerektiğini düşündüğüm yazar. yağda yüzen köftelerden kaçınmalı, kolestrolüne dikkat etmeli, osman müftüoğlunun mesih olma ihtimali üstünde düşünmeli, üç yumurtayı sütle çırpıp içmeli * zira kendisi bize lazım *

sozlukten projeler

sevilen yazarlara otomatik şukela butonu.
sevilmeyen yazarlara sürekli eksi oylayan ibne butonu.

deniz baykal

söyleminin tehlikeli bir biçimde marjinalleşmesi bir yana, ezelden beri adı katakullilerle anılan siyasi karakter. öyle ki:
rte'ye cumhurbaşkanlığına adaylığını koymaması için sürekli bu şekilde yüklenmesinin sebebinin rte'yi geri adım atmayacak hale getirip cumhurbaşkanı yapmak,
akp'nin de erdoğan ayarında karizmatik bir liderin yoksunluğunda turgut özal sonrası anap'ın akibetine uğrayıp tutunamaması,
ve bu sayede chp'nin bir dahaki seçimlerde şansının yükselmesini sağlamak olduğu bile söyleniyor.
bir köşeye çekilip partide tutarlı bir revizyona destek verse chp'nin şansının çok daha yüksek olacağının farkında değil. gerçi bu adam neyi chp için yapmış ki.

mecidiyekoy sicma eylemi

(bkz: şakaysa hiç komik değil ciddiyse çok komik)

levent kırca didaktikliğinde siyaset parodilerine aynen devam, severek izliyoruz tuna abi.

yurt dışında karşılaşabilinecek zorluklar

birinin msnden size şu şekilde cümlelerle gelmesi:

+annem sarma yapmış dönücem birazdan
(5 dk sonra)
-ohh 20 tane falan yedim sanırsam
-...
-(titret) bi de öyle sarmış ki nah küçük parmağım kadar
-inadına mı yapıosun eşek sıpası
-nihahaha nihaha ahaha
-yoğurt da döktün mü lan üstüne =(